Paris’te Bir Gece
Galiba seyahat hikayelerinin en merak edileni Paris oluyor. Çoğu insan sosyal medya algısı ile kafasında büyüttüğü ve en büyük hayali olan o şehre gelince hayal kırıklığına uğrayabiliyor. Birkaç ay önce yaptığım Avrupa seyahatimde Paris’te iki gece geçirdim ama bu sürenin Paris’i görmek ve gezmek için uzun olduğunu düşündüm. Eğer seyahat süreniz kısıtlıysa Paris’i bir günde gezebilirsiniz. Çoğu seyahatçinin aksine ben sabah kahvaltısını kruvasan ile yapmanızı tavsiye etmiyorum. Fransa denilince akla ilk kruvasan gelse bile, Paris’te yiyebileceğiniz yemek sayısı çok fazla. Özellikle vegan başlığı altında sağlıklı aperatif satan bir dükkandan kahvaltı yapabilirsiniz. Farklı tatlar tatmayı seviyorsanız denemeye değer. Daha sonra elinizde kahveniz ile güzel bir rota çizebilirsiniz. Benim size tavsiyem Paris müzelerini gezmeniz. İkindiye doğru kapanışı Louvre Müzesi'nin avlusunda bulunan kafelerde yapmanızı da tavsiye ederim. Paris mimari olarak güzel bir şehir. Müzeleri dışında kayda değer bir şeyi yok bence. Tabi alışveriş yapmayı seven biriyseniz durum farklı. Eyfel kulesi bu hikayenin neresinde diye soracak olursanız, bence Eyfel geceleri görmeye değer oluyor. Paris’i bir arkadaş grubuyla rahatlıkla gezebilirsiniz. Paris’i gezerken şehir içi bisiklet kullanmanız harika olacaktır. Paris’i kafanızda çok büyütmemek kaydıyla, ömrümüzde bir kere görmeye değer gerçekten.
Viyana Metrosundan Birkaç Saat
Nedenini bilmediğim karanlık bir yüzü var Viyana’nın. Dükkan dükkan gezmeyi seviyorsanız, rotanıza ekleyin derim. Çoğu modern teknoloji çok hızlı bir şekilde gelmiş ve eskimiş. İnsanlar üzerinde hızlı yaşama ve mutlu olmama etkisi bıraktığını düşünüyorum. Metrolarını seviyorum ama. Yaşanmışlık ruhu var vagonlarında... Viyana tarihi olan bir şehir. Özellikle Nordsee de balıklı makarna yemeniz gerektiğinin altını çizmek istiyorum. Çiğ balık çok sevmiyorum ama onu bile güzel yapıyorlar. Nüfusu hakkında bir bilgim yok ama sokakları baya boş gibi. Geceleri sessizleşen sabahları da sakin bir şehir. Öyle gürültüden uzak istediğiniz gibi yaşayabilirsiniz. Pek doğa güzelliği var diyemeyeceğim. Bir Paris olmasa da alışveriş yapmak için birçok durağı var elbette. Birçok ırktan insanın bir arada yaşadığını gözlemleyebiliriz. Çok fazla göç almış ve almaya devam ediyor. Onun dışında din ve fikir bakımından çok çeşitli. Bazen herkesi turist zannedebiliyorsunuz. Çarşılarında gezerken gördüğünüz kiliseleri de ziyaret etmenizi tavsiye ederim. Kilise mimarilerini seviyorum. Oradaki görevli insanların kendini adanmışlık hikayeleri de ayrıca dinlemeye değer.
Dünyanın İçindeki Dünya Belçika
Çoğu insan Belçika’da en meşhur şeyin çikolata olduğunu düşünür. Ben insaniyet diyorum. Gencinden yaşlısına son derece hümanist bir toplum. Irkçılığı ve insanların birbirini aşağılamasını, kavga ve gürültüyü ülkeye girerken girişte bırakabilirsiniz. Toplum genel kısmını ailelerin oluşturduğu, herkesin bir saygı çerçevesinde yaşadığı küçük bir ülke. Belçika’yı seyahatinizin son durağı yapmanızı istiyorum. Nedeni ise tatlıları… Galiba sadece tatlı yemek istiyorsunuz. Ciddi manada kaliteli ve üzerine emek verilmiş bir tatlı sektörü var. Mimari yapısının harikalığından da bahsetmeden geçemeyeceğim. Hatta küçük bir yorum eklemek istersem, ben Belçika’da yaşamak çok isterdim. Hem doğa hem modern hem samimi hem yalnız bir ülke. Özellikle Anvers taraflarına uğramanızı mutlaka tavsiye ederim. Sabahın erken saatlerinde açılan fırınların önlerinden geçmek ve ısrarla size yol veren insanlar ile selamlaşmak, biraz olsun içinizi yumuşatıyor. Ben Belçika’yı en çok sonbaharda sevdim. Sizin de o civarlarda gezmenizi tavsiye ederim. Güzel bir arkadaş grubuyla, seyahat sürenizden bir hafta ayırmanıza değer bir ülke. Köşe bucak her yerini gezin. Kesinlikle şunu yemelisiniz diyemiyorum, çünkü her şey çok lezzetli. Sadece ufak bir tavsiye, sağlıklı ekmek yemeden gelmeyin!
Heidi’nin Neden İsviçreli Olduğunu Şimdi Anlayacaksınız
İsviçre… Doğa ile bütünleşmiş bir şehir. Çocukluğumuzu geçirdiğimiz Heidi çizgi filmini hatırlarsınız. Sürekli olumlu ve güler yüzlü Heidi’nin motivasyonunu İsviçre dağlarından aldığı kesin. Tamamen bir doğa harikası. Taşıyla, toprağıyla ve suyuyla bütünleşmiş aynı zamanda güzel halkı olan bir ülke. İnsanların doğayı korumak için verdiği mücadeleyi de gözden kaçırmak mümkün değil. Bir gün İsviçre’ye gelirseniz, peynir pazarının çıkışında sizi küçük ve modern bir kahveci karşılayacak. Galiba yapacağınız en büyük hata o kahveden içmemek olur. İddia ediyorum, dünyanın birçok ülkesini hatta Arabistan’ı dahi görmüş birisi olarak o kahvenin üstüne içmedim. Yalnız başınıza bir yurt dışı seyahati düşünüyorsanız bence İsviçre listenin başında geliyor. Bu atmosferi ve sakinliği eminim kendi başınıza karşılamak istersiniz. Şehri gezin, doğa etkinliklerine katılın. İsviçre’nin keyfini çıkarın ve mutlaka bir hamburgerciye uğrayın.
Comments