Dark turizm, ilk kez John Lennon ve Malcolm Foley tarafından 1996 yılında ortaya atılan bir kavramdır. Bireylerin maddi açıdan rahata ulaşması, kendilerine ayırabilecekleri vaktin çoğalması, endüstrileşme gibi gelişmelerin sonucunda ortaya çıkan bir turizm türüdür. Bazı kaynaklarda kara turizm, hüzün turizmi olarak da geçmektedir.
1996 yılına kadar resmi bir açıklaması olmamasına karşın dark turizm yeni bir tür değildir. 19. yüzyılın başlarında insanların idam edilişlerinin bir topluluk tarafından izlenmesi ya da Roma İmparatorluğu döneminde gladyatör oyunlarının seyredilmesi dark turizmin çok önceden var olduğunun kanıtıdır. Ancak dark turizm olumsuz bir turizm türü olarak değerlendirilmemelidir. İnsanların kendisinin ya da başka bir topluma ait geçmişin izlerini merak etmesi, bunun kişileri derinden etkilemesi ve gurur duyması dark destinasyonlara yapılan seyahatlerin olumsuz bir turizm türü olarak bakılmaması gerektiğine örnektir.
Yeryüzünde savaşlar, soykırım, doğal afetler gibi birçok hüzün içeren olay yaşanmaktadır. Bütün dark turizm destinasyonları kendi içerisinde incelendiğinde çok farklı düşünce ve hisler uyandırmaktadır fakat geçmişten günümüze kadar gelmiş bazı bölgeler daha fazla ilgi görmektedir. Bunun asıl sebebi yukarıda da belirtildiği gibi yaşanan acı olayların kalıcı etki bırakarak günümüze kadar gelebilmiş ve bu olayları kişi ve toplumlara net bir şekilde aktarabilme gücüne bağlı olmasıdır. Bu kapsamda yer alan etkili destinasyonlardan biri olan Auschwitz- Birkenau, tarihiyle insanları derinden etkilemektedir.
Nazi Almanya’sı döneminde kurulmuş olan en fazla insanın esir edildiği, zorunlu bir şekilde çalıştırıldığı ve bir grup insanın farklı yollarla öldürüldüğü bir toplama kampı olarak bilinmektedir. Genel olarak incelendiğinde karşımıza üç farklı kamp inşa edildiği bilgisi çıkmaktadır. İmha kamplarının asıl amacı Yahudileri yok etmekti. Bu sebeple kamplar Yahudilerin nüfus olarak yoğun olduğu bölge olan Polonya’ya kurulmuştur. Kampı sistemli bir yok etme makinesi olarak düşünmemiz mümkün. Üç büyük kampın yanı sıra Dachau, Sachsenhausen, Buchenwald, Flossenbürg, Mauthausen ve Ravensbrück'ün gibi kamplarda bulunmaktaydı. Fakat en önemli olayların yaşandığı üç büyük kamp aşağıda incelenmiştir.
İlk kamp Auschwitz I’dir ve ana kamptır. İçerisinde gaz odaları ve krematoryum bulunur. Bu kampta bilimsel olmayan deneylerin birçok kişi üzerinde yapıldığı bilgisine ulaşılmıştır. Hipotermi, kısırlaştırma gibi bilimle alakası olmayan deneyler bunlardan birkaçıdır.
“Krematoryum ve tıbbî deneylerin yapıldığı blokların arasında, SS subaylarının binlerce esiri infaz ettiği “Kara Duvar (Black Wall)” yer alır.”
Asıl kamp ise Birkenau ya da Auschwitz II olarak bilinen ve en büyük olanıdır. Etrafı sık bir şekilde elektrikli tellerle kaplanmıştır. En yüksek esir toplama alanına sahip bu kampta yaklaşık 1 milyon Yahudi ve farklı milletlerden sürgün edilen kişilerin içlerinden seçilenlerin bir kısmı zorla çalıştırılmıştır. Geri kalanlar ise çalışmak için yeterli olmadıkları düşüncesi üzerine gaz odalarında ölüme terk edilmiştir. Bu art arda gerçekleşen soykırımlar, 7 Aralık 1944 tarihinde kendilerinin gaz odalarında öldürüleceğini anlayan esirlerin başkaldırmasıyla birlikte birkaç gaz odasının yakılması ve o kısımda bulunan gardiyanların öldürülmesiyle son bulacak zannedildi. Ancak Almanlar bu başkaldırıyı bastırdı ve esirlerin hepsini acımasızca öldürdü.
Birkenau Kampında Zyklon B gazı keşfedildikten sonra kampın dışında kalan bir bölüm tamamen gaz odası olarak kullanılmaya başlanmış daha sonra esirlerin çokluğuna bağlı olarak öldürme alanlarının yetersizliğinden dolayı daha büyük bir alan inşa edilmiştir.
“1941 yılının Eylül ayında toplama kampının komutanı Rudolf Höss, tutukluların öldürülmesi için zehirli Züklon B temin edilmesini istedi. Aslında bir dezenfeksiyon maddesi olan Züklon B; kapalı alanda yaydığı buharla dakikalar içinde ölüme sebebiyet veriyor.”
Üçüncü kamp olan Monowitz ise sentetik ve kauçuk üzerine iş yapan ve esirlerin zorla çalıştırıldığı kamptır. Sovyet Kuvvetleri bu kamplara yardım için gelmeye başladığında ve bunu öğrendikleri an bile esirleri öldürüp, onları başka bir yere götürmek için zorlamışlardır. Daha sonra Birkenau Kampı, Unesco tarafından miras listesine eklenmiş ve her yıl binlerce ziyaretçiyi ağırlamaktadır.
“(…) Auschwitz'de en az 960.000 Yahudi öldürüldü. Bunun dışında, kurbanlar 74.000 Polonyalı, 21.000 Roman (Çingene) ve 15.000 Sovyet savaş esiri ve diğer milletlerden (Sovyet sivilleri, Çekler, Yugoslavlar, Fransızlar, Almanlar ve Avusturyalılar) 10.000–15.000 kişiden oluşuyordu.”
Genel olarak bakıldığında kafamızda “Soykırımın asıl amacı neydi?” sorusu belirebilir. Bu toplu kıyımın asıl amacı tamamen ideolojiktir. Naziler, Yahudilerin dünya üzerinde var olmalarını sağlıklı bulmamaları, onların yönetici olmamaları gerektiğini düşünmeleri üzerine gerçekleştirmiş oldukları acımasız bir olay olarak karşımıza çıkmaktadır. Nazilerin hangi tarihten itibaren Yahudi toplumunu ortadan kaldırma fikrine sahip oldukları bilinmemekle birlikte bu düşüncelerini hep gizlemişlerdir. Sonuç olarak binlerce esirin zor şartlarda çalıştırılmaları, aç bırakılmaları, bilerek ölüme terk edilmeleri insanlık suçunun birer kanıtı olarak görünmektedir. Bu olaylardan önce sakin bir kasaba olan bu yer daha sonra insanların katledildiği korkunç bir alan olarak anılmıştır.
Comments