Yaşamın haritası → Ahlak ile inşa olur. Hayatın bütün ince ayrıntılarını ihtiva eder ve hatta tayin eder. Kişi, kendi dışında doğal dünyada ahlak ile hiçbir unsurun yönünü bulamaz. Ahlak hakikat alemindedir. Bilim ise, hakikat aleminin gerçeklik dünyasındadır.
Hakikat Alemi
İnsanı anlamak anlamlandırmak için bazı durumları çözümlememiz gerekmektedir. Tıpkı soyut ve somut arasındaki bilgi farkını ayırt edebilmek gibi.
Ayrıca ahlak çözülmeden/belirlenmeden insan belirlenemez/çözülemez
İnsana mahsûs olan hayat, değerlendirmeler ile anlamlandırmalar bütünlüğüdür. Düşünmek mastarı kelime anlamıyla; kendiliğinden kendine düşmek, kendi içine düşmek demektir. Akıl, belli bir yöntemle kendi bağrına dalarak uygun kavramı çeker çıkarır. Hakîkat, görüldüğü gibi, kapsamlı, kuşatıcı bir sentetik birliktir.
Felsefenin hikmeti sebebi ahlâktır. Filozof olarak, bilginin ne olduğu, nasıl elde edilebileceği, geçerlilik ile geçersizliğin neye, hangi kıstasa göre tayîn olabileceği soruları tarafından harekete geçirilir. Bilim adamı vasfıyla da metafizik çerçevede belirlediği bilgi örneğini yahut şablonunu görünenler dünyasına götürüp uygular.
Akıl bize kavratır, gönülse bizi duygulandırır. Ömür, bulunulan ana değin yaşananlardan edinilmiş tecrübeler bütünüdür. Ve yaşadıklarını iyice sindiren kişinin öz bilinci bulunmaktadır. Öz bilinci tam olan kişi de bilgedir. Kendine mahsus özellikler gösterme durumuna bilinçlilik hali denilmektedir. Söz konusu sürecin göstergesi düşünme sürecidir. Söz konusu sürecinde verisine düşünce denir.
Soyut manada sınıflandıramadığımız bir şeyi anlamlandıramayız. Sonuç olarak insan hakikati arayandır. Sorgulamak kolay değil, tercih etmek; tercihin çilesini çekmek kolay değildir. Bilimsel bilgiyi öğretmek için sorgulamayı öğretmek gerekmektedir.
Hayat, anlamlandırma ile ödev inşa etmeyi hedefler işi budur. İnsan, anlamlandırma sürecinden çıkıp, ödev inşa etmeyi terk ettiyse insan değildir. İnsan olabilmek için 5 duyumuzu kullanabilmemiz gerekir. Görmesek de görebilmeli, duymasak da duyabilmeli gibi...
Ahlakı kökler varsayarsak ağacın ortaya çıkabilmesi için en temel gereken şeydir. İnsan da sonuçta tek yıllık bitki değildir. Doğum öncesinden doğum sonrasına kökleri vardır. Yani ahlak çözülmeden insan çözülemez. Ki insanın insan olarak bütün olması içinde kendi içindeki akıl işleme ve biçimlendirmeyi kullanabilmesi gerekmektedir. Bunu için şematize ettiğim ağacın gövdesinde; aslında insan özdür. Gerçekten kâmil olan insan, içindeki ahlakını biçimlendiren-çözümleyen insandır. Bu şekilde de insanı temellendirmeye çalıştım. Bu aslında bizim açıklayamadığımız kısmın anlamlandırılabilmesi için.
Canlı doğar can kazanır. Can, doğum öncesi embriyoloji ve doğum sonrası biyoloji ile ilişkilendirilebilir ve sadece bu kısmı araştırmaya açıktır. İNSAN olma bütünlüğünde CAN daha derindir. Ruh nefsi barındırır. Canlı olmayan (derin uykuya dalmış) varlık sahası da vardır. CAN zaman-mekân boyutunda yer almaz, duyumlanamaz. Araştırmaya kapalı, saklı, gizli tutulan bir şeydir. Canlı insan bütünlüğünde ruhlu ve kısmen de nefsi olan demektir. Büyür güç kazanır. Gücü de fizikle ilişkilendirebiliriz. Yapabilme-yaptırabilme durumudur. Fizikte de birim zamanda yapılan işin zamana bölünmesidir. Yapılma durumu vardır. Zaman-mekân boyutunda yer alır. Kendiliğinden var olur. Doğrudan dış etkiye maruz kalmadan hareketlenmelerini temin eden güçtür...
Canlı = Can + Güç vuku bulması ile oluşabilmektedir. Canlının beşer olan kısmı duyulara açıktır. Molekül üstüdür, algılanır ve kimyaca çözümlenebilir. Ama beşerin üstü İNSAN olan kısmı duyulara kapalı olan (açık olmayan) molekül içi de denebilir. İncelenemez. İncelemeye kapalıdır. Temelde bir çözümleme yaparken; molekül üstünün kimyaca çözümlenmesi ile atom altı seviyelere inilir. Yeterli-son atomaltı seviyeden birleştirilme çıkış noktasını oluşturan yapı bütünlüğü yeniden temin edilir. Canlıda bu birleştirmeyi hatta çözümlemeyi sağlamak imkansızdır. Temelinde her varlık seviyesi bir yapı bütünlüğüne karşılıktır. Canlıda yani bu canlı İNSAN geriye dönüş ile indirgeme imkansızdır.
Şemamıza geri dönecek olursak; Doğar can kazanır, doğmak anne karnında var olmasıdır. Yani somut doğumdan önce soyut olarak anne karnında var olması can kazanmadır ve doğmasıdır. Büyür güç kazanır, gücünü İKRAR-ından alır. İkrar verdiği kararlardır. Eğer verdiği kararlarda ADALET’li ise erdemli olur. Adaletinde KEMAL’i bulursa KâMİL olur. Kâmil olursa da İNSAN olur. Ama bu kavramlar öyle içleri sadece metalarla doldurulmaz. Dolu dolu kavramlardır. İşte o zaman canlar canını bulur. Ölse bile bedeni yok olur. İnsanı bir şekle ya da bir biçime benzetmek isterseniz ne derdiniz?
Diyagramın altında yeşil bir altıgen verdim. Ben de insanı bal peteğine benzetiyorum. Eğer bu bütünlükte saydığım kavramlardan birinde eksiklik olursa o muhteşem balı haznesinde tutamaz. Arı için yaptığı balı o haznede tutabilmek önemliyse; bizim de insan olmamız için bu temellendirmelere ihtiyacımız vardır. Yani insanda kâmil olmaz biri eksik olur. Kâmil olmayana da BEŞER denir. Beşer deridir. Sonsuza dek yaşayamaz. Zayıftır. (Sonsuzu da akılla açıklayamayız.) Beşere güç verecek olan şey eksiksiz adaletle alacağı kararlardır. Kâmil adaleti de HAKLA sağlar.
İnsan bilmecesi çözülmedikçe ne bilgi ne bilim ne de varlık anlaşılır. Hayat, anlamlandırma ile ödev inşa eder etmeyi hedefler işi budur. İnsan, anlamlandırma sürecinden çıkıp, ödev inşa etmeyi terk ettiyse insan değildir.
Kaynaklar:
DURALI, T. (2021). SORUN NEDİR? , Dergah Yayınları.
FROMM, Erich. (2022). İNSAN OLMAK ÜZERİNE, Say Yayınları.
Bình luận