top of page

Ortaçağ’ın Meşhur Gezgini İbn Battuta

Günümüz şartlarında şehirler arası ve uluslararası yolculuklar çok olsa da, hatta kıtaları ve okyanusları aşmak kolay olsa da teknoloji’nin olmadığı eski çağlarda bu o kadar da kolay değildi. Bir gezgin başka ülkelere giderse hayatını ve malını bütünüyle riske atmak zorunda kalırdı. Ama yeni diyarları ve kültürleri keşfetme arzusu, tarihte bazıları için ölüm korkusundan daha ağır basmıştır. Marco Polo, her ne kadar Ortaçağ’ın en bilinen gezgini olsa da bir seyyah daha var ki Polo’dan daha çok mesafe katetmiş ve evinden daha uzun süre uzak kalmıştır.

 

1304 yılında Fas’ın Tanca şehrinde doğan İbn Battuta Kadı bir aileden gelmekte ve hafızdır. 21 yaşına geldiğinde kutsal yerleri görme arzusundan dolayı Mekke’ye hac ziyaretini yapmak üzere gitmeye karar verir. Önce İskenderiye’ye sonrasında sırasıyla Kahire, Filistin ve Suriye’ye gittikten sonra Mekke’ye gelmiş ve Hac vazifesini gerçekleştirmiştir fakat geri dönme hususundaki fikrini değiştirmiş olup gezilerine devam etmeye karar vermiştir. Ve kuzeye giden bir kervana katılarak Türk ve Moğol topraklarına ziyaretler gerçekleştirir. İbn Battuta 2. kez Hac ziyaretini gerçekleştirmek için Mekke’ye gelir ve tekrar seyahat yapmak arzusuyla güneye Afrika sahillerine gitti. Güney Afrika’dan Mekke’ye geri dönen seyyah, Mekke’de bir yıl kaldıktan sonra Hindistan’da kurulan Türk devleti Delhi Sultanının ülkesine bilgin ve memurları istediğini öğrenir ve Delhi Sultanının hizmetine girmeye karar verir.

 

 


Tercüman bulabilmek için o zamanlarda Selçuklu Devleti’nin hüküm sürdüğü Anadolu’ya gider ve oradan başka bir kervana katılarak Konstantinopolis’e yol alır ve orada Bizans İmparatoru III. Andronikos ile görüşür. İbn Battuta, Hazar Denizi’nin çevresinden dolaşarak Afganistan’a iner, buradan dağ geçitlerini kullanarak Hindistan’a ulaşır. Hindistan’da Delhi Sultanıyla anlaşamayan İbn Battuta bir süre sonra sultanla görüşerek Çin elçisi görevine atanır ve Çin’e doğru yola koyulur fakat sefer esnasında Hint isyancılar tarafından saldırıya uğrar, parasını ve malını kaybeden seyyah yalnız kalmıştı, sonrasında bir süreliğine Maldivlerde kadılık görevi yapıp Çin’e ve Pekin’e kadar gider. Artık evine gitmek isteyen Seyyah, önce Mekke’ye sonra Fas’a döner. Fas’a geldiğinde birkaç ay önce annesinin vefat ettiğini öğrenir, doğduğu topraklara gelen İbn Battuta, aslında gördüğü onca ülke ve medeniyete nazaran kendi vatanını o kadar iyi tanımadığını fark etmiştir. Bir süre sonra Endülüs’e ziyaret yapıp geri gelirve zenginliği ile nam salmış mali hükümdarı Mansa Musa’nın ülkesine gitmeye karar verir. Mali’de bir süre kalan Seyyah, 1353 yılında Fas’a kalıcı olarak dönüş yapar.

1369 yılında İbn Battuta hayata gözlerini yummuştur. Seyyah, 64 yıllık hayatında defalarca evlenmiş, ticaret yapmış, kadılık yapmış, ölümlerden dönmüş, farklı medeniyetleri, devletlerihatta imparatorlukları tanımış, zamanın en büyük hükümdarlarıyla sohbetler gerçekleştirmiş, onlara nasihatler vermiştir. Bu yaşadıklarını bir Rıhle(seyahatname) olarak derleyip dünyaya kazandırmıştır. Bulunduğu zaman içerisinde çok ilgi görmese de bugün için İbn Battuta’nın bu eseri içerdiği sosyal bilgiler bakımından o zamandaki sosyal hayata ve medeniyetlere ışık tutmaktadır. Seyyah ülkelerin siyasi konumlarından ziyade toplumların sosyal ve kültürel hayatlarından bahsederek altın değerinde bir yapıt ortaya sunmuştur

Yorumlar


bottom of page