Kısa ömrüne sığdırdığı sayılı fakat derinlikli yapımlar ile adını Miyazaki ve Otomo gibi efsanelerin yanına yazan Satoshi Kon, kariyerine bir manga sanatçısı olarak başlamıştır. Daha sonra Otomo’nun meşhur Akira filminde yönetmene asistanlık yaparak animasyon dünyasına adım atar. Ülkesini aşarak birçok farklı sanatçıya da kendi işlerinde ilham olmuştur. Örneğin, ünlü yönetmen Darren Aranofsky Black Swan’ında Kon'un Perfect Blue filminden bire bir etkilendiğini reddetse de benzerlikleri onaylamış ve sonrasında çektiği Requiem For a Dream filminde benzer sahneler kullanarak usta animatöre saygı duruşunda bulunmuştur.
Birçok filminde gerçek ile gerçekdışılığın birbirine karıştığı, öz kimlik ve dışavurumundaki tutarsızlıkları sorguladığı kendine has bir evren yaratan Kon için ünlü çevirmen ve yazar Zack Davisson şöyle söylüyor: "Onunki; açıkça, özel bir sorunun cevabını keşfetmek isteyen bir zihindi."
İlgi çekici ve karmaşık kadın karakterleri ön plana çıkarmasıyla da dönemdaşlarından sıyrılıyor Kon. Özellikle male-gaze ve kadınlar üzerinde doğurduğu tahribatı işleyerek ülkesinin o dönemki güncel sorunlarına da eleştirel bir yaklaşım gösteriyor anlatımlarında. Bu yazıda ise özellikle gerçeklik ve illüzyon arasında çok başarılı geçişler yaparak izleyiciye benlik sorgusu yaptıracak üç filmi derlenmiştir.
Perfect Blue (1997)
Yönetmenin çıkış filmidir. Aslen Yoshikazu Takeuchi’nin bir romanı olan Perfect Blue Kon tarafından senaryolaştırılmış. Psikolojik gerilim türüne ait bu film, pop şarkıcısı Mima’nın kendini daha olgun bir imajda yeniden yaratma isteği üzerine oyunculuğa adım atması etrafında şekilleniyor. Fakat bu amacı yolunda onu takıntılı ve tehlikeli bir hayran, kendisine tıpatıp benzeyen kötücül bir "ikiz"(*) ve yeni dizisinde canlandırdığı karakterin hayatıyla kendi hayatının süratle iç içe geçmesi bekliyor.
Saplantılı fan kültürünün sanatçılar üzerindeki yıkıcılığı ve eğlence endüstrisine yönelik eleştirilerin de bulunabileceği bir yapım olduğunu söyleyebiliriz. Hem baş karakterimiz Mima hem de izleyici için sanrılar ve gerçekliğin birbirine karıştığı, labirentten bir olaylar örgüsü olan bu filmin hazmı kolay değil. Fakat vurucu sonuyla Perfect Blue aynı zamanda Satoshi Kon yolculuğunuza başlamak için de mükemmel bir seçim.
Millennium Actress (2001)
Bazen yolculuğun kendisi yolun sonundan daha güzeldir. Hem filmin konusu hem de izleyiciye yaşattığı hissiyat bu cümle ile özetlenebilir aslında. Karakterimiz Chiyoko Japon sinemasının en önemli oyuncularındandır ve film boyunca canlandırdığı roller ile gerçek hayatı olan aktörlük yolculuğu iç içe geçerek bizi hazzı yoğun masalsı bir olaylar silsilesi ile baş başa bırakıyor.
Yönetmenin diğer filmlerine göre gerçeklik sorgusuna kesinlikle çok daha pozitif bir yaklaşım sergilediğini söyleyebiliriz. Saf aşk, umut ve hayaller ortasında geçen çok naif bir film Millennium Actress.
Paprika (2006)
Son eseri Paprika üniversite yıllarında Kon'u etkilemiş bilim-kurgu yazarı Yasutaka Tsutsui'nin aynı adlı eserinden bir uyarlamadır. Başkalarının rüyalarına girmenizi sağlayan bir alete sahip olsaydınız neler olurdu? Paprika, bu soruyu sorsa da net bir cevap beklemek yerine kendinizi çok keyifli bir kaosa hazırlamanız daha doğru olur. Zira yönetmenin, kullanmayı sevdiği ve yalnızca karakterleri değil izleyiciyi de içine çeken gerçek/gerçekdışı ikileminin en bulanıklaştığı filmi bu olsa gerek. Bazı izleyiciler sonrasında tam olarak neler olup bittiğini veya izlediklerinin ne anlama geldiğini bilmediklerini iddia etse de Paprika aynı anda komik, gizemli ve hatta ürkütücü olmayı başarabilen bir görsel şölen. Ünlü yönetmen Christopher Nolan’ın da Inception filmi için Paprika’dan etkilendiği iddia ediliyor.
Dipnot (*) : Doppelganger kelimesi düşünülebilir.
KAYNAKÇA
Comments