Kavrama denk gelmiş birçok kişinin kafasında canlanacak genel görüntü şöyle olabilir: Siyah-beyaz bir ortam içinde koşturan gizemli, gergin dedektifler ve kötücül planları olan Femme Fatale kadınlar...Film-Noir'e (fılm ˈnwa) en basit haliyle bu üç noktadan bakılabilir elbette fakat akımı bu kadar popüler yapmış birçok detay da görmezden geliniyor demektir.
Bir film türü müdür yoksa yalnızca bir stil midir hala tartışılan film-Noir için şüphecilik ve karamsarlık en ayırt edici özelliklerdir. İkinci Dünya Savaşı'ndan sonra Fransa'da 40'lı ve 50'li yılların Amerikan gerilim ve dedektif filmlerini anlatmak için ortaya çıkmış bir kavramdır. Fransızcada "Siyah film" anlamına gelen film-noir Fransız eleştirmenler tarafından Hollywood’ u o dönem eşi benzeri görülmemiş bir şekilde etkisi altına alan karanlığı ve karamsarlığı ifade etmek için kullanılmış.
Büyük Buhran sonrası gelen İkinci Dünya Savaşıyla birlikte yaşanılan zor dönemlerin ister istemez sanata da yansıması bu karamsarlığı açıklayabilir. Olumsuz özellikler taşıyan bir baş kahraman, kısa diyaloglar, kahramanı baştan çıkaran tehlikeli kadınlar ve yüksek kontrastlı ışıklandırma “Noir” kabul ettiğimiz filmlerin ortak özellikleri olabilir. Fakat biraz daha detaya indiğimizde karşılaştığımız imgeler: delilik, neredeyse her sahneye hakim gergin atmosfer, cinayet odaklı konular, pek çok sahnede mevcut sigara dumanı ve şehrin geceye mahsus tehlikeli ve bol neon ışıklı yüzü...
Tam olarak nasıl başladığının veya niye bu kadar popülerleştiğinin kesin bir yanıtı olmasa da ortaya atılan bir yorum özellikle Noir kadınlarının bu derece Femme Fatale yansıtılmalarının sebeplerinden birinin savaş sonrası dönemin tepetaklak ettiği geleneksel kadın-erkek rolleri olduğunu iddia ediyor. Savaştan dönen erkekler yokluklarında işlerini ve onlara atfedilen rolleri kadınların sırtlandığını gördüklerinde bir boşluk ve özgüvensizliğe düştükleri için sinemada o dönem kadınlar para ve güç adına erkekleri ağlarına düşüren sinsi ve tehlikeli karakterler olarak yansıtılıyor. Böylece Noir hem imgesel hem psikolojik açıdan bir buhran temsiline dönüyor.
Kendi yorumlarını getirmek isteyenler için bazı klasikler:
Laura (Otto Preminger, 1944)
Touch of Evil (Orson Welles, 1958)
In a Lonely Place (Nicholas Ray, 1951)
Double Indemnity (Billy Wilder, 1944
Daha modern, noir elementler içeren filmler için ise:
The Godfather (Francis Ford Coppola) (1972)
Body Heat (Lawrence Kasdan) (1981)
Taxi Driver (1976)
Raging Bull (1980) (Martin Scorcese)
Blade Runner (1982) (Ridley Scott)
Herkese iyi seyirler!
Kaynakça
Comments