Voyager 1 uzay sondası… İnsan elinden çıkmış olan, dünyaya en uzak nesne konumunda bulunuyor. Siz bu yazıyı okurken geçen sürede yoluna binlerce kilometre daha katarak bizden uzaklaşan Voyager 1 aslında Ulusal Havacılık ve Uzay Dairesi’nin (NASA) göz bebeklerinden sadece biri. 1977 yılının 5 Eylül’ünde güneş sistemimizin gezegenlerinden olan Satürn ve Jüpiter hakkında bilgi toplaması amacı ile gönderilmiş olan Voyager 1, bu görevini başarı ile yerine getirmiş, ondan sonra da çizdiği rota ile geçen 42 yıllık zaman dilimi içerisinde, gezegensel kütle çekim gücünden yararlanarak Yıldızlararası boşluğa geçmiştir.
Şu anda da saniyede 17 km hız ile bizden uzaklaşmaya devam ediyor. Aslında görevini yıllar önce başarı ile tamamlayan bu uzay sondası, yoluna tüm hızı ile devam etmesi üzerine başka
görevler ile görevlendirilmiş ve bize hala milyarlarca km öteden sinyal gönderebilmektedir.
Tahmini olarak en geç 2025 ile 2030 yılları arası sinyal göndermeye devam edecek. Bilinen en uzun enerji kaynağı olan nükleer piller ile çalışan Voyager 1 ile iletişimimiz bu piller sayesinde şimdilik devam ediyor. “Bir sürpriz daha yapıp ömrü varsayılan tarihi aşabilir mi acaba?” diye soruyorsanız maalesef bunun pek mümkün olmadığını, zaten tahminlerden çok daha fazla hizmet eden bu emektar sondanın önümüzdeki 10 yıl içerisinde tamamen sessizliğe gömülüp, sonsuzluğa karışacağını söylememiz gerekiyor. Ayrıca 1990 yılında daha az enerji harcaması için kamerası kapatılmış durumda. Üzerindeki birçok enstrüman gibi...
Eğer bir gün insanoğlu çok üstün bir teknoloji ürünü ile Voyager 1’i geri getirmezse yolculuğu milyarlarca yıl devam edecek. Belli mi olur belki de bu süreç içerisinde kendisine yeni bir yuva bile bulabilir. Voyager 1’i insanoğlu için önemli kılan o kadar çok nokta var ki… Mesela bunlardan biri yolculuğunun ilerleyen zamanlarında dünyanın tam 6,4 milyar km uzaklığında çektiği o meşhur “Mavi Soluk Nokta” adlı fotoğraftır. Bu fotoğrafta dünya, fotoğrafın isminden de anlaşılacağı üzere sonsuz uzay boşluğunda bir iğne ucu kadar bile yer kaplamayan bir nokta olarak görülüyor. Ünlü bilim insanı Carl Sagan’ın dediği gibi aslında, o devasa boşlukta sahip olduğumuz tek şey ve onu terk edip gidebileceğimiz başka bir yer yok.
Voyager 1’in çektiği o fotoğrafın anlamı o kadar yoğun ki aslında… İnsanoğlunun kendine atfettiği ve burnundan kıl aldırmayan o kibrini, hırsını, yaptığı her olumlu ve olumsuz şeyin bir çırpıda ne kadar önemsiz bir boyutta olduğunu gösteren ve görmek isteyen gözlere anlatan bir fotoğraf bu. Daha yaşadığı sınırlar üzerinde yatan binlerce cevaplanması beklenen soruyu dahi çözememiş insanoğlu böylesine bir yalnızlığın ortasında çok şımarık davranmıyor mu sizce de?
İşte Voyager 1’in yalnızlığımızı yüzümüze vuran fotoğrafı bu sonsuzluk içinde bize biçilen rolü bir kez daha sorgulamamıza neden oluyor. Voyager 1, sadece dünyamızın değil diğer
gezegenlerinde (Venüs, Jüpiter, Satürn, Uranüs ve Neptün'ün de buna benzeyen fotoğraflarını çekmiştir. Merkür'ün Güneş'e olan yakınlığı fotoğrafının çekilmesine olanak tanımamıştır.) Fotoğrafını çekerek güneş sisteminin aile fotoğrafını oluşturmuştur bir yerde.
Voyager 1, bizden de olmak üzere birçok ülkeden mesaj taşıyor aslında içerisinde.
Bizden derken insanoğlunu kastetmiyorum. İçerisinde Türkçe bir selamlama mesajı bulunan bu plak sadece farklı dillerde selamlama mesajı değil dünya dışı akıllı yaşam formlarının ya da gelecekteki insanların bulması niyetiyle dünyadaki hayatın ve kültürlerin çeşitliliğini gösteren seçilmiş sesler ve görüntülerde barındırmaktadır içerisinde. Tabii ki uzaydaki yıldızlararası mesafe çok çok uzun olduğundan (Voyager 1’in 40.000 yıl sonra Zürafa takımyıldızının yörüngesine ulaşacağını hesaba katarsak) uzaydaki herhangi bir uygarlık tarafından bulunması çok düşük bir ihtimaldir. Tabii buna üzülenler olduğu kadar sevinenler de mevcut çünkü bu plakta güneş sistemimizin detaylı bir çizimi ve insanoğlunun o zamana kadar bilinen tüm bilgileri mevcut. Yani bu plak kötü niyetli bir uygarlığın eline düşerse bizi bulmaları pek de zor olmaz. Biz işin komplo teorilerini ve varsayımlarını bir kenara bırakarak biraz daha bu plaktan bahsedelim isterseniz.
Plağın içeriğini, başkanlığını Carl Sagan’ın yaptığı bir komite belirlemiştir. Bu ekip plağın içine 116 adet fotoğraf, doğal sesler, değişik
kültürlerden müzikler, farklı dilde selamlama mesajları, o dönem Amerika Birleşik Devletleri Başkanı olan Jimmy Carter ve Birleşmiş Milletler Genel Sekreteri Kurt Waldheim'ın yazılı
mesajları eklenmiştir. Plakta Türkçe bir mesaj var demiştik, bu mesajın hikâyesi ise şöyle: Öncelikle Türkçe olacak mesajı okuması için Arkeolog Peter Ian Kuniholm’a ulaşılır.
Kuniholm 60’lı yıllarda Robert Kolej’de İngilizce öğretmenliği yaparken sınıfının Behçet Kemal Çağlar’ın Edebiyat sınıfıyla yan yana olduğunu, Behçet Kemal’in onu her sabah selamladığı şekilde okur mesajı. Mesaj şu şekildedir. “Sayın Türkçe bilen arkadaşlarımız, sabah-ı şerifleriniz hayrolsun.” Yani bu plak günün birinde uzayda herhangi bir uygarlığa rastlarsa o uygarlığın duyacağı ilk Türkçe kelime bu olacak.
Şimdi düşününce ne kadar ilgi
çekici ve enteresan duruyor değil mi? Uzayda yoluna kurşundan bile hızlı ilerleyen bir Türkçe mesaj var ve bu mesaj doğrudan Türk edebiyatının en önemli isimlerinden Behçet Kemal ile
alakalı. İşin üzücü kısımlarından biri Behçet Kemal’in ömrü bu yaşananları bilmesine yetmemiş. Kendisini de bu vesile ile saygı ile anıyor ve Voyager 1 ile olan yolculuğumuza devam ediyoruz.
Bu plağın içinde bizden olan kayıt sadece sesli bir mesajdan ibaret değildir. Plağın içinde 116 fotoğraf var demiştik ya hani, işte o fotoğraflardan birisi bir Türk’e ait. Fotoğrafı çeken kişi değil ancak fotoğrafa konu olan kişi bir Türk. Jonathan Blair’in çektiği “Old man with beard and glasses” adlı bir fotoğraf. Fotoğraf, elinde filtreli sigara olan yaşlı bir amcadan ibarettir.
Aynı zamanda plağa konan müziklerden biri de Azerbaycan Türk nağmesi. Bu
fotoğraf ve müzik gibi plaktaki tüm fotoğraf ve ses kayıtlarına internette ulaşmak da mümkün.
İçerisinde Bach’tan Johnny B. Goode’ye, Mozart’tan Louis Armstrong’a kadar onlarca farklı
tür müzik barındıran bu plak çoğu kişinin favori listesine girmeye de aday.
Aslında dünya üzerinde çıkarılan çoğu eser gibi bu plakta sansüre uğruyor. Çok ilginçnancak plağa konması düşünülen çıplak kadın ve erkek fotoğraflarına NASA’nın izin vermemesi (daha doğrusu NASA’ya gelen şikâyetler üzerine) sebebiyle sadece bir çiftin
silueti eklenebilmiş. Yani uzaylılara göndereceğimiz olan mesajda bile NASA gibi bilimsel bir kuruluş, işin ahlaki boyutunu mu düşünmüş sizce de?
Carl Sagan ve ekibi öylesine ince eleyip sık dokumuştur ki, plağın üzerine nasıl
çalışacağına dair görsel çizimler eklemiş ve aynı zamanda uranyumun, radyoaktif bozulmadan oluşan elementlere olan oranına bakarak plağın yaşının hesaplanabilmesini sağlamışlardır. Yani plağı bulan bir uygarlık olursa yaşını ve ne kadar süredir yolculuk yaptığını öğrenebilecek. Kimimiz duygusal bir bağ yükler bu uzay sondasına, kimimiz salt bilimsel olarak yaklaşır. Kimimiz bir umut olarak görür Voyager’ı, kimimiz özenir yalnızlığına, kimimiz üzülür, kimimiz varlığını bilmez bile. Benim için ise insanoğlunun ne kadar önemsiz ve küçük olduğunu, kendine verdiği büyüklüğün tek bir fotoğrafla ne kadar küçültebilir olduğunun kanıtıdır. İnsanlığa ve dünyaya bu kadar uzak olmasına rağmen dünyada olup da insanlığa uzak olanlara karşı verebileceğimiz en iyi cevaptır belki de Voyager. Bundan yıllar sonra insanlık yok olduğunda bile yoluna devam edecek ve her şeyden habersiz üzerindeki mesajları ulaştırabileceği birilerini arayacak. Biz ise zamanı geldiğinde ona ve yalnızlığına özenmekten
başka bir şey yapamayacak hale geleceğiz. Yazımı Kanada’lı astrolog ve yazar Manly Palmer Hall’ın çok sevdiğim bir sözü ile bitirmek istiyorum.
“Mikroskop insana önemini gösterdi; teleskop da önemsizliğini...”
Comments