top of page

Çağa İnat Olarak Hissetmek!


Duygular, duygularımız…

İnsan olmanın getirisi ve aksi halde götürüsü.

Hissiyat üzerine var olan insan, yücelmesini duygularının yoğunluğu ile harmanlarken yine alçalmasını dizginleyemediği duygularının neticesinde yaşar. Modern dünyanın güncesinde köşe başında bekleyen ve ismine ne derseniz deyin “kişisel gelişim” etiketinde duygularınızı bastırmanızı, körlemenizi ve dahi öldürmenizi öğütleyenler bulunabilir. Duygular ayıp mıdır ki; saklansın? İnsan duygularının mertebelerince var oldu, olur ve olacaktır. Nihayetinde takva cihetinde de durum duygularının el verdiğince ilerler. Söz konusu nefis terbiyesi olunca çağın dışına itilen ama ahlaklı ya da etik olmayı süsleyerek sununca modern bulanların değil bahsi işitenlerin, kulak verenlerin mevzusudur sadece. Mefhum içerisinde güzel olan duygular artırılarak ilerlenirken; kötü olan ve insanı aşağıya çeken duyguların terki ile mümkündür. Güzel ahlaklı olmak noktasında ileri derece merhamet, hoşgörü ve tevazu söz konusudur. Aksinde ego bastırılarak, kibir, bencillik ve bilahare ben merkezli duygularınızdan kurtulma çabasıdır.

Anadolu insanında bulunan irfan sayesinde bunlar günlük hayat içerisinde karışık şekilde bulunur. İşitmek isteyenin duyabileceği, duyan kulağın anlayacağı şekildedir sadece. Basit ve bir o kadar etkili. Sevene sevdiğini güzel şekilde söyleme şekli üzerine kaç yerel hikâye duysanız azdır mesela. Depresyona girmez ya da bunalmaz Anadolu insanı, göğsü sıkışır, gönlü yorulur. Güzel olanı güzelleştirmek dururken; gömme çabasındadır insan çünkü gömülen şey çürüyerek yok olacaktır.

Çağa ayak uydururken kaybettiğimiz insanlığımız mıdır, duygularımızı törpülerken kaybedilen onca değerin değersizliği ile hissettiğimiz çıplaklığımız mı?

Zaman istediği kadar değişedursun, insan onca zamana inat benzer duygularla donatılmıştır. Anne şefkati, delikanlı yaşın ateşi, âşık olanın maşuka hasreti, yorulmaya ya da düşmeye inat inanç, ölümün hüznü…

Ölüm karası duygular; ölümün karası örttü mü bir kere daha ne tedavi eder ki o gönlü, duyguyu?

Kurşuni duygular; mahrum kalmışların, unutulanların, yalnızların ve mahzunların duygularıdır. Mahzun kaldığında insan çaresiz olduğunu anlar. Çaresiz olmanın getirisi insanı çare bulmaya, buluncaya kadar çabalamaya iter. Yoksa çekilir değildir bir ömür nihai çaresizlik. Yalnızlık hissi ile ölümü kucaklar mı insan yoksa yalnızlıktan kurtulmak mıdır çabası?

Altuni duygular; deli çağın zirvesinde olanların, sahip olmanın hazzı ile keyiflenenlerin, parlak yıldız çağının duygularıdır. Hedef belirlediğinin sahibi olmaya programlanmış şekilde yaşar insan. Emeli derecesinde kıymet bulacağı aşikârdır. Hedefine/hayaline/arzusuna kavuşmanın hazzı paha biçilemez olandır.

Elmas parıltısında duygular; âşık olanın, seven ve sevilenin, kavuşanın, en mutlu olduğun anın duygularıdır. Aşk değil midir, kalbi evirilip çevrilen insanın kimyasını bozan, feleğini şaşırtan ve dahi feleğin çemberinden geçiren? Sevmek cihetinde en üst seviyeye tırmanmış olan insanın gördüğü manzaraya âşık olarak terk etmek istememesidir bulunduğu hâli. Doymak noktasında hiç tadamamaktan, tadını bir kere alıp o hasretle bir ömür yaşamak ya da doyabileceği güne kadar kalmak arasında dolanan bir çember…

Gülkurusu duygular; hazan düşen gönüllerin, vuslatlıların, kavuşamayanların, kaybedenlerin duygularıdır. Feleğin çemberinde hırpalananların, kaybettiğini bulamayanların ve bilimum açlık çekenlerin hasretliğidir. Hazan penceresi açar insanın da dökülür yaprakları, gök gürültülü göğsü ve sağanak yağışlı gözü.

Duyguların rengi veya ayıbı değildir sorun olan. Duyguları anlamlandıramadığı için düşman kesilir insan. Modern dünya içerisinde ise ne kadar az duygu ile hareket ederse insan, o derece sınıflanabilir, öngörülebilir olacaktır. Rasyonel olmayı öğütlerken hissiyatlarından koparılan, hissizleştirilmiş insan yığınları; zulmün sıfır noktası olmaya adaydır.

Kıyamayan merhametten, caniliğe evirilen merhametsizlikten daha âlâ silah mı var?

Güzel olanın kıymeti ile yücelebilir insan. Güzel duygularını doyasıya yaşayabilmelidir. Gizlemek ya da dizginlemediği derecede var olduğunu görecektir. Var olmak meselesi üzerine dünyaya gözlerini açan insan, duyguların en safı olan şefkati tadarak geldiğini unutmamalıdır.

Ya da güzel olandan elimizde ne kaldıysa…






Comments


bottom of page